TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI İnsan Hakları Derneği

Dersin amacı olarak; hukukî düşünce tarzı, okuma, düşünme, sorma ve yazmanın önemini vurgulamaktır. Bu kapsamda, özellikle hukukî uyuşmazlık çeşitleri ile niteliklerinin belirlenmesi ve çözümlenmesinde başvurulması gereken yöntemler ile mesleğe yönelik olarak hukuk eğitimi boyunca öğrenilen teorik bilgilerin metodolojik olarak uygulanması ve öğretilmesi hedeflenmektedir. Bunun yanında, hukukla ilgili kaynaklar ve bunlara erişim olanakları ile seminer ya da tez hazırlanmasında gerekli bilgiler üzerinde durulmaktadır. Dersin en önemli özelliği ise öğrenim sürecinde takip edilen ders formatından farklı olarak aktif bir şekilde öğrencilerin derse katılımının sağlanmasıdır. Bu çerçevede; temel kavramlar, mantık ve hukuk, hukukta yorum, hukukta boşluk ve hakimin hukuk oluşturması gibi konular üzerinde yoğunlaşmasıdır. Dersin amacı, suç unsuru bulunan adli nitelikteki olaylarda verileri değerlendirerek sonuçlarını, suçu aydınlatacak şekilde hukukun kullanacağı deliller haline getirmekle ilgilenen adli tıbbın temel kavramlarını öğretmektir. Bu kapsamda; adli tıp tarihi, ölüm bilgisi, ölü muayenesi, ölümle ilgili hekimlerin görevleri, şüpheli (patolojik ölümler), keşifte yapılacak işlemler, asfixi (havasızlıktan ölüm), yaralar ve çeşitleri, yaraların ayırt edilmesi ve bunların Türk Ceza Kanunu ile uygulamasındaki yansımaları başlıca konular olarak işlenmektedir.

Derste öncelikle anayasallık denetiminin ortaya çıkmasının arkasında yatan dinamikler, anayasalcılık bağlamında anayasa yargısının işlevi, hukuk devleti bakımından anayasa yargısının önemi ve anayasa yargısı özelindeki tartışmalara değinilmektedir. Girizgahın ardından Türkiye’de anayasa yargısının gelişimine yer verilmektedir. Denetim türlerine değinildikten sonra bireysel başvurunun işlevi, dünyadaki uygulaması üzerinde durulmakta ve Türkiye’de bireysel başvuru müessesesinin ayrıntılarına geçilmektedir. Dersin ilk bölümünde son olarak Anayasa Mahkemesi’nin inceleme yetkisinin kapsamı, Mahkemeye yöneltilen eleştiriler ve Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ile Anayasa Mahkemesi – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi arasındaki ilişkiye yer verilmektedir. Teorik kısım tamamlandıktan sonra her hafta, ilgili haftaya hasredilmiş konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin münferit bir kararı veya kararları incelenmektedir. Münferit bir kararın analizi, o karara temel teşkil eden teorik konunun/hak ve hürriyetin ele alınmasını da gerektirmektedir. Böylece akademik takvim tamamlandığında Türk Anayasa Mahkemesi’nin (ve AİHM’in) çeşitli konulardaki tutumu, ilgili hak ve hürriyete yönelik yaklaşımı ve yorumu analiz edilmiş olmaktadır. Anayasa Hukuku II’de devletin üç temel fonksiyonu hakkında teorik açıklamalarda bulunulacak ve bu fonksiyonların Türk anayasal sistemi içindeki rolü ve önemi ortaya konulacaktır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kuruluşu, işleyişi ve yetkileri dışında, olağanüstü yönetim usulleri ile anayasa yargısı konularına da yer verilecektir. Ders anayasa ve AİHM kararlarıyla ve pratik çalışmalarla desteklenecektir.

Kanun, olağanüstü hallerde, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları çekilir. Seçimin başlangıç tarihinden üç gün önce; seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan başlayarak beş gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca atanır. Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır. Ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir.

Maddesinde de idari yaptırım türleri; idari para cezası ve idari tedbirler olarak ifade edilmiştir. İdari tedbirler ise Kanunda; mülkiyetin kamuyla geçirilmesi ve ilgili kanunda yer alan diğer tedbirler olarak tanımlanmıştır. CMK m.231/6’nın son cümlesine göre, “Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez”. Görüleceği üzere sanığın kabulü, HAGB’nin bir ön şartı olarak kabul edilmiştir. Sanığın iradesine değer verilmiş, kabulü olmadığı sürece hak arama hürriyetinin ve savunma hakkının korunması öngörülmüştür. Sanığın HAGB’yi kabul edip etmediğine dair beyan, sanığa sıkı sıkıya bağlı bir hak olarak düzenlenmiştir. CMK m.231/6’nın son cümlesi dar, yani lafzi yorumla incelendiğinde; yalnızca “sanık” kavramına yer verildiği, HAGB’yi kabul noktasında başka bir süjeden bahsedilmediği, bu sebeple HAGB’nin kabulü ile ilgili başka bir süjeden elde edilen irade beyanının sanığı bağlamayacağı ileri sürülebilir. Bu noktada avukat, yani müdafiin hukuki durumunu iyi tespit etmek gerekir. Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinde kovuşturma aşamasına geçildikten sonra duruşmada, suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. Maddesinde düzenlenen ek savunma hakkının sanık tarafından kullanılmaması halinde ceza davasının sona erdirilip erdirilemeyeceğine ilişkbahsegel giriş güncel.

  • Bu kapsamda; mülkiyet hakkı, içeriği ve kapsamı, taşınmaz mülkiyetinin konusu, içeriği ve kısıtlamaları, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve kaybı, taşınır mülkiyeti, sınırlı ayni haklar, taşınmaz rehni, taşınır rehni, zilyetlik ve tapu sicili konuları ayrıntılı olarak incelenmektedir.
  • A) Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, Rekabet Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirleri almak.
  • Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

Maddelerinde sırası ile tüzel kişiler hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri, bu suçlar hakkında öngörülen özel soruşturma usulü ve görevli ve yetkili mahkemeye yer verilmiştir. Bizde yakalama, çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında sulh ceza hakimliği tarafından çıkarılan yakalama emri ile hakkında yakalama emri çıkarılma veya tutuklama kararı verilme şartları oluşan ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk tarafından doğrudan kullanılabilen yetki hariç, suçüstü ile sınırlı yapılabilir. Suçüstü durumunda herkes yakalama yapabilir, ancak bu yakalama şekli abartılıp, hürriyeti tahdide ve suçüstü, yani o an işlenen veya henüz işlenmiş suç olmamasına rağmen, örneğin aranan veya arandığı zannedilen bir kişinin haksız yere yakalanmasına çevrilmemelidir. Her ne kadar İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Şener ve Şık′ın hukuka aykırı tutukluluklarına ilişkin başvurularını İHAS m.3′de düzenlenen işkence yasağına aykırı bulmasa da, esas itibariyle haksız tutuklamanın bir yandan da işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza sayılması gerektiği tartışmasızdır. Çünkü masumiyet/suçsuzluk karinesi altında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından yoksun bırakılmak suretiyle tutuklanan ve uzun bir süre kapalı cezaevi şartlarında tutulan, yani olağan günlük yaşam şartlarından koparılıp birçok hak ve hürriyeti kısıtlayarak bir yere kapatılan kişi, işkenceye, insanlık dışı, aşağılayıcı muameleye veya bir tedbir olan tutuklama vasıtasıyla cezaya maruz bırakılmıştır. Kimisi, “yönetim sisteminde seçimle değişikliğe gidilebilecek olsa idi, insanlara seçme ve seçilme hakkı tanınmazdı” dese de, temsili demokraside kamu kudretinin kullanıcısı olan devletin yönetim kadrosunun seçimle belirlenmesi esası kabul edilmiştir. Bugün kabul edilen anlamda millet ve onun kudretini kullanan devlet; yasama, yürütme ve idare ile yargı erkleri adı ile bilenen güçlerden oluşur. Bu erklerden bazılarına atama veya dar seçim usulü ile görevlendirmeler yapılsa da, asıl olan mümkün olduğu kadar seçim usulünün kullanılması suretiyle birey ve millet iradesinin devlete ve millet adına hareket eden her kademeye yansımasının sağlanmasıdır. Bunun usul sınırı, hukuka uygun sol ve yöntemlerinin kullanılma suretiyle delileri toplamaktır. Bir fiilin suç sayılabilmesi ve failinin cezalandırılabilmesi için, eylemin önceden kanunda suç sayılıp cezasının gösterilmesi zorunludur. Kamu davasının açılmasının ertelenmesinde takdir yetkisi, belirli hallerle sınırlı olmak kaydı ile cumhuriyet başsavcılığının inisiyatifine bırakılmıştır. Cumhuriyet savcısı, Ceza Muhakemesi Kanunu m.171/2’de öngörülen şartlar gerçekleştiği takdirde, kamu davasının açılmasını beş yıl süre ile erteleyebilecektir.

Son olarak, akaryakıt ve/veya oto gaz istasyonları, enerji santralleri ve fabrikalar, ikinci ve üçüncü sınıf gayrisıhhi müessesler sınıfında yer alır. Bu işletmelerdeki denetimlerde; insan sağlığına zarar verilmemesi, çevre kirliliğine yol açılmaması, yangın, patlama, iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin düzenlemeler dikkate alınır. Keza, genel güvenlik, trafik ve karayolları, imar, kat mülkiyeti ve doğanın korunması ile ilgili düzenlemeler de denetimde esas alınan diğer kriterlerdir. Enerji santralleri, fabrikalar ve organize sanayi bölgelerinde yer alan işletmeler, gayrisıhhi işletme sınıfında yer alır. Çevreye ve insan sağlığına yönelik az ya da çok miktarda tehlikeli nitelikte faaliyetleri nedeniyle, mevzuatımızda bu işletmeler bakımından oldukça sıkı önlemler düzenlenmiştir.

Bu durumda, özel olarak “belediye” tüzel kişisi olarak olmasa da, belediyelere ait binalarda “birim amiri” sıfatına haiz belediyeciler bu cezayı verebilir. Bu sorunun yabancısı olmayanlar için bu yasa hükmü Türk hukuk sistemi için zaruridir. Ancak maddeden beklenen faydanın elde edilebilmesi için, belediyelerin de bu maddeyi ciddiye alıp, uygulama samimiyet  ve gücünü ortaya koyması gerekir. Aksi takdirde pek çok otogarda olduğu gibi, madde dört dörtlük yerinde durur, ayakçılar-pazarcılar da tarihi rollerini oynamaya devam eder. Ì Her iki halde de; şayet ihlalin insan sağlığının zarar görmesine elverişli olduğunun düşünülmesi durumunda TCK 183. Maddesine göre suç soruşturmasına konu olması nedeniyle kabahatten de işlem yapılamayacağından evrakın, Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesi, savcılıkça idari yaptırımsız kovuşturmama kararı verildiğinde veya kamu davası açılıp yaptırımsız olarak beraatle sonuçlandığında önceki ihtimallere göre kabahat yaptırımı uygulanması gerekecektir[22]. Kabahatler konusundan önce belediyelerin cezalandırma yetkisi; genel yetki olarak 1580 Sayılı Belediye Yasasında ve de konuyla ilgili yasalarda belirtilmekte idi. Bu sebeple Belediye yasasında belirtilen organ tarafından (genelde encümen), belediyenin iç işleyiş düzeni içinde ve özel yasasında öngörülen usul mevcut ise bu doğrultuda ceza işlemi tekemmül ettirilmekte idi. Dolayısıyla bir çok ceza türünde uyulabilecek bir usul standartı bulunmamakta idi. Kabahatler Kanunu ile tüm idari cezalarda uyulacak usul standartı getirilmiştir. Üstelik bu standart (usul) sadece belediyeler için değil, idari yaptırım uygulamaya yetkili tüm idari birimler için geçerlidir. Böylece Türk hukuk sistemi, bir nevi “İdari Yaptırımlar Usul Yasası”na kavuşmuştur.

#

No responses yet

Deja una respuesta

Tu dirección de correo electrónico no será publicada. Los campos obligatorios están marcados con *

Categorías